Bir Başka Açıdan Eğitim Ve Öğretim Meselesi
Din hakkıyla öğretildikten sonra isteyen inkar edebilir demek ile din öğretilmeden isteyen iman etsin demek birbirinden çok farklıdır
Din hakkıyla öğretildikten sonra isteyen inkar edebilir demek ile din öğretilmeden isteyen iman etsin demek birbirinden çok farklıdır. Ne yazık ki Türkiye’de din öğretilmiyor. Laik eğitim sisteminin böyle bir isteği ve böyle bir tercihi de söz konusu değil. Ben bir Müslüman olarak ben ve benim gibi düşünen Müslümanlara dinin istediği bir eğitimin verilmesini istiyorum. Avrupa kültüründen uzak, İslam kültürüyle yetişmek istiyorum.
Türkiye’de yaşayan halkın ekseriyeti Müslüman olduğu için Müslüman bir ülkedir. Bu yüzden eğitimin ve öğretimin içeriği de bu minvalde düzenlenmesi, Müslümanların arzu ve istekleri ön planda tutulması kaçınılmazdır.
Türkiye'de eğitim kademeli olarak yapılmaktadır. Dört yıl ilkokul, dört yıl ortaokul, dört yıl lise ve dört yıl da üniversite olmak üzere en az on altı yıldır. Ancak lise dahil on iki yıllık eğitim ve öğretim zorunludur.
Dört yıl ilkokulda okuyan bir çocuk sadece dördüncü sınıfta haftada iki saat Dinin Kültürü ve Ahlakın Bilgisi dersini alabiliyor. İstediği kadar istesin dini bir ders alamaz. Ama aynı ilkokulda okuyan bir öğrenciye ikinci sınıftan itibaren İngilizce dersi veriliyor. Dolayısıyla İngilizceyi öğrenmek ve konuşmak dini bilgiyi öğrenmekten ve yaşamaktan daha önemli hale gelmiş oluyor. İsteyen veliler okullun dışında ister evde ister dışarıda veya istediği bir kurstan İngilizce dersini alabilir denilmiyor.
Ortaokulu bitirinceye kadar da ikişer saat Din Kültürü dersini alıyor bir öğrenci. Seçmeli derslerden olan Kur’an-ı Kerim ve Siyer dersini seçmiş bir sınıfa düşmüşse o başka. Düşünebiliyor musunuz Müslüman bir ülkede Müslüman bir ailenin Müslüman bir evladı eğitim ve öğretimin içinde bulunması gereken Kur’an ve Siyer derslerini seçmeli olarak alabiliyor. O da bir sınıf oluşturulacak kadar öğrenci tarafından tercih edilmişse mümkün olabiliyor. Ancak hep "Fen Lisesi," hep "Fen Lisesi" diye bir tempo tutturuluyor çocuğa. Okul idaresi ve öğretmenler bu işin başını çekiyor. Çünkü eğitimin kalitesi Fen Lisesine gönderilen öğrenci sayısıyla ölçülüyor. Hatta bütün iş ve işlemler de buna göre düzenleniyor. Fen Lisesi, Meslek Lisesi veya her hangi bir Anadolu Lisesini bitirinceye kadar da ikişer saat Dinin Kültürü (kendisi değil) veriliyor insanlara. Bu durumu batıdaki herhangi bir Hristiyan ülkesinde uygulanan bir eğitim ve öğretim sisteminin tıpkısının aynısı olduğunu düşünmekten alamıyorum kendimi. Maalesef Türkiye’de yaşayan halkın büyük ekseriyeti Müslüman olmasına rağmen kendilerine verilen eğitim ve öğretimde Kur’an belirleyici ana unsur değil. Hatta Kur’an’ı Kerim dersi zorunlu bir ders bile değil.
İmam Hatip Liselerinde kısmen verilen dini dersler de genellikle usul üzerinden veriliyor. Hadisin usulü, Tefsirin, usulü, Fıkhın usulü. Ancak birkaç hadisten öte bir hadis dersi olmadığı gibi birkaç kısa surenin tefsirinden başka bir surenin tefsiri de maalesef bulunmuyor müfredatta. Sobeleme gibi bir durum işleniyor. İsmini öğretmekten başka bir şeye benzemiyor.
İmam Hatip Liselerindeki meslek dersleri bilerek veya bilmeyerek, çocuklara nasıl verildiyse bilmiyorum, üniversiteye giriş sınavlarında en büyük engel olarak lanse edildi. Eğitim ve öğretim üniversiteye girmek üzere kurgulandı. Bu yüzden yapılan sınavlarda meslek derslerinden hiçbir soru da çıkmıyor.
Liseyi bitirmiş ve yüksek öğrenimine devam eden bir öğrenci yüzlerce fakülte ve yüksek okuldan birini tercih edebiliyor. İlahiyat fakültesi de bunlardan sadece biri. Bu fakültelerin dışında hiç bir fakültede veya yüksek okulda din namına, Peygamber namına, Kur’an ve Sünnet namına herhangi bir ders (Kur'an-ı Kerim’i yüzünden okuma dersi dahil) verilmiyor insanlara. Buraya kadar dini bilmeden gelen bir genç dini emirlere göre bir yaşamı kurgulamasını beklemek abesle iştigalden üte bir şey değildir.
Ne yazık ki İlahiyat Fakültelerinde öğretilen felsefe dersleri, dini derslerinden daha fazla. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki hiçbir İlahiyat Fakültesinde baştan sona kadar okutulan, öğretilen bir tefsir, baştan sona kadar okutulan ve öğretilen bir hadis, baştan sona kadar okutulan ve öğretilen bir fıkıh (İslam Hukuku) dersi bulunmuyor. Ancak İlk çağ Felsefesi, Orta çağ Felsefesi, Yakın çağ Felsefesi, Günümüz Felsefesi, Din Felsefesi gibi birçok ders baştan sona kadar okutulurken Kur’an’ın açıklanması olan bir Tefsirin baştan sona kadar okutulmuyor olması bana hep garip gelmiştir.
Sizce de öyle değil mi?
Avrupa'nın kültüründen başka bir kültür, Avrupai tarz bir eğitimden başka bir eğitim verilmeyen insanlarımız için dine uyma, dini yaşama konusunda birileri tarafından kasıtlı olarak; "Gençler niye dindar yetişmiyor?" diye eleştiri yağmuruna tutabiliyorlar. Ben de kendilerine, eleştirdiğin bu gençlere, bu insanlara; “Din adına kendilerine neyi verdin ki kendilerinden neyi bekliyorsun? Neyi okuttun da neye göre yaşamalarını istiyorsun?” diye soruyorum.
Ülkede geçerli olan hukuki hiçbir kural dine dayandırılmazken, sağlık iş ve işlemleri dinden esinlenmezken, bankacılık iş ve işlemlerinin düzenlenmesi dinden beri iken, Avrupai bir tarzda uygulanan eğitimle büyüyen insanların neden dinden uzaklaştıklarını dile getirmek insafla bağdaşır hiçbir durum söz konusu değildir.
Adam hastalanmış hastaneye düşmüş yoğun bakıma alınıyor. İslam’ın öngörülerini istemeye hakkı yok. Adam mahkemeye işi düşmüş, kız kardeşiyle İslam’a göre miras bölüşümünü istemeye salahiyeti ve yetkisi yok. Adam memur olmuş maaş alıyor, faizin olmadığı bir ortamdan maaşını çekmeye gücü yok.
Efendim soru şu; “Sen niye dine göre davranmıyorsun?”
Ben de bu soruya; “Gençler kendilerine verilen eğitime paralel yetiştikleri için dine göre davranma gereğini hissetmiyorlar?”
"El insaf, el insaf" demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Sistemin öğretmediği dini, ailenin vermesini bekliyor kimi insan. Halbuki aile de bu sistemin içinden geçmiş, dini bilmeden ve öğrenmeden büyümüş biri.
Sahi Türkiye'de yaşayan insanlarının ekseriyeti Müslüman mı Hristiyan mı? Eğer Müslüman ise ki Müslümandır, o halde Müslüman olmayanlar ders konusunda Müslümanlara tabi olmaları gerekmez mi? Niye bizler Hristiyan alemin kültürüne maruz bırakılıyoruz?
Neden devlet eliyle liseyi bitiren her Müslüman çocuk, Kur’an’ın içindekilerden haberdar olarak yetiştirilmez. Neden fakülteyi bitiren her Müslüman yetişkin, namaz kılacak ve kıldıracak kadar bir Kur’an bilgisine sahip olmaz. Neden Hadislerden ders çıkaracak bir bilgiden yoksun bırakılır vatandaşlar?