Cennet Kimler İçindir?
Zamanı ve kuralları belirlenmiş bir imtihan alanındayız
Zamanı ve kuralları belirlenmiş bir imtihan alanındayız. Bu tünelin sonu ya güllük gülistanlık bir cennete, ya da her çeşit azabın bulunduğu bir cehenneme çıkacaktır. “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebut/64)
Bu imtihanı var eden Yüce Allah’tır. Bu imtihandan haberdar eden, bunun için Peygamberler (a.s.) gönderen de, kitaplar indiren de O’dur. Bu imtihanın, bu denenmenin, gerçekleşecek olan hesabın şeklini ve şartlarını ortaya koyan da O’dur.
O; istediğini, dilediği şekilde, dilediği vakitte ve dilediği mekanda, dilediği bir süre için var edendir. Dilediği imtihanla imtihan eden de O’dur. İbrahim (a.s.)’i ateşle, İsmail (a.s.)’i bıçakla, Eyyüp (a.s.)’u hastalıkla, Yusuf (a.s.)’u kadınla ve zindanla, Musa (a.s.)’yı Firavun ve sihirbazlarla, Yunus (a.s.)’u denizin dibindeki balığın karnıyla, Süleyman (a.s.)’ı kimseye vermediği krallıkla ve imkanlarla imtihan etti. Ancak Karun’u da kimseye vermediği mal ve mülkle, Firavun’u güç ve kuvvetle imtihan etti.
Her şeyin sahibi, her şeyi yöneten ve yönlendiren, imtihanı var eden O’dur. Tabi bunu kabul etmek veya ret etmek ancak inanç ile mümkündür. “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.” (Nahl/36)
Dileyen cennete talip olur ona göre bir hayat kurar, dileyen de cehenneme talip olur…
Bu imtihanın sonucunda insan için iki duraktan biri mutlaka gerçekleşecektir. Ya cennet ya da cehennem. Cennet isteğe bağlı iken cehennem ise kişinin yaptığı tercihler sonucunda şekillenmektedir. “Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.” (Mülk/8) Görüldüğü gibi Peygamberlere tabi olmanın sonucu cennet olurken, nefsani arzuların peşinde sürüklenmenin neticesi da cehennem olmaktadır.
Kimi insan cehennemden bahsetmeyi hoş karşılamayabilir bu dünya arenasında. Sohbet ve muhabbet ortamlarında saatlerce konuşan kişiler özellikle cehennem konusu açıldığında yüzünü kızartıp ekşitebilir, ortamın kasvetinden ve sıkıldığından bahsedebilir, konuyu kapatmaya, gücü yetmezse ortamı değiştirmeye de gidebilir. Konu ile alakalı olan ayetlere ve hadislere müracaat etmekten de yüz çevirebilir.
Unutmayınız! Her şey insan için bir tercihtir. Dedik ya dünya arenası bir imtihan alanıdır.
Cennet bir tanedir, o da Allah’ındır. Şartlarını O belirlemiştir. Kimin girip girmeyeceğine de O karar verecektir. Hesap ve kitap O’nun elindedir. Mizanın neye göre gerçekleşeceğini de ancak O belirleyebilir. Söz konusu bu cennetin en önemli özelliği hiç kimsenin tekelinde olmayışıdır. Cehennem de böyledir. Dileyen, dilediğini cennete postalasın, bu postalama adrese teslim edilmeyeceği gibi dileyen dilediğini cehenneme sevk ve idare etsin bu da gerçekleşmeyecektir.
Ancak insanların kendi hayatlarına, kurdukları düzenlerine, içinde yaşadıkları devletlerine, örf ve adetlerine, mensup oldukları aşiretlerine, tasarladıkları kurallarına, okudukları kitaplarına, süregelen davranışlarına göre tasavvur ettikleri ve şekillendirdikleri cennet ile Allah’ın şartlarını Kur’an’da belirlediği cennet aynı cennet değildir. Cehennem de bu minvaldedir.
Çok iyi iş yapıyor olsalar da iman sahibi olmayan insanların cenneti hak etmediklerini şu ayetten öğreniyoruz: “Allah’a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.” (Tevbe/17)
Cennet ancak ve ancak mü’minler içindir. “… Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara/217)
“Şüphesiz Allah katında din İslam’dır...” (Al-i İmran/19)
Diğer bir ayette: “Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Al-i İmran/85)
O halde İslam’a tabi olan insanların mekanıdır cennet. Gerisi laf-u güzaftır. “Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar için içlerinde ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.” (Kehf/107-108)
Elini kolunu sallayarak gidilen bir yer değildir cennet: “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır…” (Tevbe/111)
İnsanlar kendi hiziplerine mensup insanlarını, kendi evlatlarını kendi cennetlerine gönderebilirler, onun için hazırlayabilirler. Bu konuda serbesttirler. Sakın ola şeytan ve avaneleri tarafından yapılan isimlendirmelere kanmayın.
Unutmayın! Cennet İslam dininin vaat ettiği bir mekandır. Kurallarının tamamı da yine İslam dininin gerekleridir. “İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.” (Buruç/11)
Cennet iman ve salih amellerle şekillendiğini görmek gerektiği gibi cehennemin de her türlü şeytani ve şehevi arzularla şekillendiğini görmek gerekir. Çünkü hala tünelin içindeyiz. İmtihan alanındayız. Hayat son bulmuş değil. Her şey elimizde.
Tercihlerimizi gözden geçirme zamanı…