Dinsiz İnsan Yoktur

TAKİP ET

Birileri; 'Din, dünya hayatına müdahale etmez

Birileri; “Din, dünya hayatına müdahale etmez.” gibi bir safsatayı insanlarımızı saptırmak ve yoldan çıkararak dinden uzaklaştırmak, hatta arzu ve isteklerine kul köle yapmak adına tıpkı şeytan gibi yeryüzünde yaymaya çalışıyorlar. Şeytan; “Dedi ki: “Rabbim! Beni saptırmana karşılık, yeryüzünde (sapkınlığı) onlara süsleyecek ve hepsini saptıracağım.” (Hicr/39) İşin en garip tarafı da yanlış yapan bu insanlar, yanlış yaptıklarını dahi bilmiyorlar. Binmişler bir alamete gidiyorlar kıyamete.

Acizane bu safsatayı insanlar arasında yayanlara ve bu köhnemiş düşünce akımına sahip çıkanlara şöyle bir soruyla cevap vermek istiyorum; “Eğer din, insanların hayatına müdahale etmeyecek, düşüncelerine çeki düzen vermeyecek, doğru ve yanlışı serdetmeyecek olsaydı ne diye gönderildi?” Gönderildiyse ki gönderilmiştir. O halde din; insana, hayata ve özellikle de düşünce yapısına müdahale ederek çeki düzen vermek üzere gönderilmiştir.

Geniş bir çerçeveyle düşündüğümüz vakit şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dünya arenasında dinsiz bir insan, dinsiz bir toplum yoktur. Kur’an ve Sünnet’e göre inanıp hayatını düzenleyenlere Müslüman, Tevrat’a göre inanıp kendilerince bir yaşam benimseyenlere Yahudi, İncil’e göre inanan ve dini vicdana hapsederek kendilerini dindar sayanlara da Hristiyan denilir. “Ben Ateistim, ben Deistim, ben Hinduyum, ben Laikim, ben Demokratım, ben bilmem neyim.” diyenler de kendilerine göre bir din, bir inanç, bir yaşam biçimi oluşturmuşlardır. Ben Allah’ın var olduğuna, eşi ve benzeri olmadığına, kainata hükmettiğine, her şeyi evirip çevirdiğine, A’dan Z’ye kadar insanlar arasında cereyan eden tüm iş ve işlemlere müdahil olduğuna, kural ve kaide koyduğuna inanırken bir Ateist de Allah’ın var olduğuna karşı çıkarak kural ve kaideleri kendisi ortaya serer. Yani bu karşı çıkmasıyla aslında Yüce Allah’ın var olmadığına inanır.
Ben Kur’an’a inanan bir Müslüman olarak koyun, keçi, dana, deve, tavuk, horoz, hindi vb. gibi hayvanların etinin yenilebileceğine inanıyorum. Ancak bir vejetaryen kafasından kurguladığı ve inanarak peşinden seğirttiği dini inancına göre bu hayvanların etinin yenilmeyeceğine inanmaktadır. Ne yapalım, O da buna inanıyor ve bu minvalde bir yaşam kurguluyor. Sonucuna katlanmak şartıyla kendisi bilir. Bu noktadan baktığımız vakit “İnanmıyorum” diyen her insan, her toplum aslında dinsiz değildir. Kendince bir din, kendince bir kural, kendince bir kaide, kendince bir yaşam, kendince bir düşünce biçimi uydurmuş insanlar vardır. Aramızdaki tek ve en önemli fark ben baştan sona kadar hayatın tüm alanlarını Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına göre düzenlenmesi gerektiğini söyleyen ve isteyen biriyken; Onlar, kendi arzu ve isteklerine göre bir düşünce, bir yaşam, bir hayat düzenlemek isteyenlerdir.

Sahi din ne demektir?
Din kavramını ayetlere baktığımız vakit; “Ceza (karşılık), mükafat, hüküm, hesap, üstün gelme, hakimiyet, zelil kılma, zorlama, itaat, teslimiyet, hizmet, ibadet, adet, yol, kanun, şeriat, millet, mezhep” manalarında kullanıldığını görürüz. Ayetlere muhalif olmak kaydıyla kim; kendisine, arzusuna, örf ve adetine göre yeni bir yol, yeni bir kanun, yeni bir ibadet, yeni bir ceza veya yeni bir hüküm ihdas ederse şüphesiz O, kendisine yepyeni bir din edinmiş olur. İsimlendirmenin hiçbir önemi yoktur.
Yüce İslam dini evvela düşünce şekline bir çeki düzen verdikten sonra; dünyevi iş ve işlemleri düzenlemek, insanların yaşamına müdahale etmek, aralarında meydana gelen veya gelecek olan sorunlara çözümler üretmek, içtimai hayatlarını şekillendirerek ahiret hayatına hazırlamak, meydana gelen olumsuzluklar karşısında takınmaları gereken tavrı öğretmek üzere gönderilmiştir. İslam dini biz insanlar için bir düşünce şekli, bir yaşam tarzı, bir hayat nizamıdır. Bir insan Din-i Mübinin emir ve yasaklarına ne kadar uyuyorsa o kadar dindardır.
Ancak ahiretteki iş ve işlemler bizler istesek de istemesek de zaten Din-i Mübin’e göre yürüyecektir. Bunda şüphe olmadığı gibi kuşku da duyulmamalıdır. Çünkü Yüce Allah; “Hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah” (Fatiha/4) olduğunu vurgulamaktadır. Bir başka ayette de Yüce Allah; “Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı!” (Maun/1) diyerek kınamaktadır böyle düşünen insanları.
İsteyen istediği gibi düşünebilir, istediği gibi inanabilir, istediği gibi de yaşayabilir. Sonucuna katlanarak cehennemi yaşamak şartıyla iman bir tercih meselesidir.

Unutmayınız! Dünya cennet değildir, cennet bu dünyada da değildir. Cennet gibi bir yaşamı da bu dünyada beklemeyiniz. Cennete gitmek için bu dünyadasınız ve her hareketinizle kameradasınız ve cennet için çalışmalısınız. O yüzden cennete gitmek için cehennem gibi bir dünyadan geçmek zorundasınız.

KREŞ ÇOCUK