Durun Sız Elbet Anam Ölır
Çocuktuk… Koca bir mahallenin bir ev gibi, mahallelinin büyük bir aile olduğu zamanlardı
Çocuktuk…
Koca bir mahallenin bir ev gibi, mahallelinin büyük bir aile olduğu zamanlardı. Herkes bir birin yedi sülalesini tanır, nerden gelip nereye gittiğini bilirdi. Bir birlerinin sıkıntılarını, dertlerini bilir, bir birlerine kol-kanat gererlerdi. Küs olanların arası görülür, sorunu olanların sorunu giderilirdi. Birine kalabalık bir misafir gelse, yatak yorgan, ya da düğün-derneği olsa kaşık tabağa kadar komşulardan tedarik edilirdi. Kış hazırlığı mı yapılacak, domates biber mi çıkarılacak, ekmek mi yapılacak, hemen komşu kadınlar, genç kızlar bir araya gelir, el birliğiyle hal edilirdi. Birisi çarşıya-pazara mı gidiyor, komşusuna kapıdan seslenir;
-Reşo mevlaxanıya gidiyem öte-berı lazım mı?
-Yox Cümo berxudar ol, yeğeni bayaxtan geliken yeşillıx getırmış. Bışe lazımsa gelini hazırlasın?
-Geçmişiye rehmet. Kuşçı Nuri’ye de uğrıyacağam, bilisen geçen gün benım şıxşellêyın tekı uçtı, kuşçı Nuri’ye tembehlemıştım, bi tek düşerse biye ayır dêye, dedım getmışken mevlaxaniya da uğrıyım.
-İşi ras gele.
-Hadê düêler.
Ya da;
-Fato nenê anam yarın ekmek yapi, dedi ekmeklerı yoxsa unı hazırlasınlar elımızı bulaştırmışken ona da yapax.
-Remmo êmmi ârasıya gettı unnıx almağa. Değırmençı Kedo da demış sıra yox ancax sep günı unnığizi üğıdırem. Sız yapın. Bereketlı olsın.
Ya da;
-Fero bibo ges yaxıyıx kül islatmağı unutmışam bi sıtıl kül suyı var mı?
-Küllığa bax kızım. Ne keder lazımsa apar.
-Le valla bibo bı uşaxlardan ikrah etmışem. Bi xırxana. Bende akıl kıvetmiler. Bi yandan enikler, bi yandan herif, bi de kaynanam başımda. Bi o yanı çarpınıyam, bi bı yanı.
-Bişe olmaz kızım onar seni uşaxlaridır. Biri gişiy, biri de anay sayılır. Xulxi genış et kı huzıri ola. Hindi Reşo êmmi tükene uğırlim, siye gelir bi baş yaxaram.
Herkesin bir biriyle yardımda yarıştığı, olur olmaz her şeyde birbirinin kapsını teklifsiz çaldığı “Komşu komşunun külüne muhtaç” anlayışının olduğu zamanlardı. Onun içindir ki, mahalleden biri vefat ettiğinde, hemen komşulara iğne, iplik, tuz dağıtılır, helallik istenirdi. Olur ki alınıp, geri verilmesi unutulmuştur. Zaten geri verilse de alınmazdı.
-Viş anam êyıp değıl mı, bi çımdık duzın sözı mı olır. Êyip siye göre. Apar anam apar.
Denilir geri gönderilirdi. Erkekler o gün işlerine gitmez, cenazenin yıkanmasına, kefenlenmesine, salasının verilmesine, namazına, defnine kadar cenaze sahibi ile birlikte olur, üç gün taziyesinde bulunur, yemek yapılır, acıları paylaşılırdı. Kadınlar hemen cenaze evine koşar, birlikte ağlar, cenaze sahibini acısını paylaşırlardı. “Ölı şivançıları” hemen gelir, ölen ve kalan için ağıtlar yakardı. Günlerce radyolarını açmaz, düğün, sünnet gibi eğlenceli işler ileri bir tarihe ertelenir, kırkı çıkıncaya kadar cenaze evine hatır almak için gidilir-gelinirdi. Bayramlarda bile unutulmaz, ziyaret gidilirdi. Cenaze sahibi bir süre sakalını kesmez, kadınlar çamaşır yıkamaz, hamama gitmezlerdi. İnsan değerliydi. Ölse bile unutulmazdı.
Mahallenin yaşlı Cemile ninesi ölmüştü. Herkes bir telaş içindeydi. Ölü evi gidip-gelenlerle dolup taşıyordu. Üçüncü günü, helvası yapılmış, el birliğiyle dağıtılıyordu. Helvadan mahallenin çocukları da almış, köşede soluk taşına oturmuş yiyorlardı. Halil 5-6 yaşlarındaydı. Çocukların yanına yaklaşıp;
-Ne iyisız la
-Cemile nenêyin hêvlasını dağıdilardı, bız de aldıx.
-Hanı biye la
-Sen tükendedi, biz de idix. Get siye de versinler.
Halil hemen cenaze evine dalıp mutfağa girerek;
-İso abla biye de hêvla ver.
-La xello hele get başımdan bı halla mallada eksıgım bi senmısen. Viii bı ne anam tandırlıx uşax dolmış. Ne keder çılleksız la. Hadê hadê zuvağa.
Helvayı alamayan, bir de azar işiten Halil gözleri dolu dolu olur. Avlunun ortasına gelip ağlamaklı bir sesle.
-İso abla, İso abla durun sız. Elbet benım de anam ölır. Ben de sıze hêvla verirsem o zaman söleyin.
Biz ne alıngan uşaxlardıx…