Filistin Davası Kaç Metreküp Gaz Eder?

TAKİP ET

Modern Ulus Devletlerin dış politikasının tamamen ulusal çıkara dayalı olduğunu daha önceki yazılarımızda el almıştık

Modern Ulus Devletlerin dış politikasının tamamen ulusal çıkara dayalı olduğunu daha önceki yazılarımızda el almıştık. Ve aynı zamanda bugün İslam Coğrafyasındaki tüm ulus devletlerin bu çıkara yönelik politika belirlediğini de bilmemizde fayda olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Türkiye’nin dünü ve bugünüyle dış politikasını, Filistin davası etrafında irdelediğimizde ulusal çıkarın izlerini bariz bir şekilde görürüz.

Komşularla sıfır sorun politikasıyla bölgede her açıdan istikrar hâkimiken Türkiye bu politikasında bir değişikliğe giderek ABD’nin arkasına takılıp Suriye’ye müdahale edilmesine ön ayak oldu.

Esed ile Ankara’da ailece fotoğraf çekecek kadar çok iyi olan ilişkiler birden bıçak gibi kesildi. Ve Türkiye tüm hesaplarını Esed’in gitmesi üzerine kurdu.  ‘ABD’nin arkasına takılma’ olarak adlandırılabilecek bu politika başta Türkiye olmak üzere, hiç kimsenin hayrına olmadığı gibi yıllardır Siyonist işgal altındaki Filistin için de iyi olmadı. Bu savaşın tek kazananı Siyonist israil oldu. Siyonistler bu savaşın ardından kendini daha fazla güvende hissederek işgalini daha da arttırdı.

İran’ın Suriye üzerinden Filistinlilere yaptığı yardımlar bu süreçte kesintiye uğradı. Yıllardır Suriye’de ikamet eden Hamas liderleri Suriye’den çıkmak zorunda kaldı. Hamas liderleri önce Türkiye’ye geldi ama bu mümkün olmayınca Katar’a yerleşmek zorunda kaldılar. Böylece Filistin davası en büyük dayanağı olan Suriye cephesini kaybederken Siyonistler ise bu bölgede daha rahat faaliyetler yürütmeye başladılar. Böylece ABD’nin bölge politikasının başat hedefi olan İsrail’in güvenliği adım adım sağlanmış oldu. Filistin davasının zayıflamasına Siyonist işgalin artmasına sebep olan bu süreç, elbette Türkiye’yi de olumsuz etkiledi. Bölgede giderek yalnızlaştığı gibi ekonomik olarak büyük bir dar boğaza girdi. Pandemi de bunun tuzu biberi oldu.

Ve şimdi Türkiye yeni bir yol arayışında… Bölgedeki yalnızlaşmasından ve yaşanan ekonomik krizden kurtulmanın yollarını arıyor. Bu da bir daha dış politikada değişikliğe gitmeyi dayatıyor. Bu yüzden yine farklı bir dış politika nedeniyle ilişkilerini kestiği Mısır, BAE, Suudi Arabistan diktatörleriyle ile bir daha diyalog kurmaya başladı. Bu diktatörlerin Filistin davasına yaklaşımları ise ortada.

Hatta bu değişiklik öylesine keskinleşti ki yıllardır dışarıdan kavgalı gibi görünen (bu süreçte askeri, ekonomik vb. ilişkiler devam ediyordu) Siyonistlerle normalleşme sürecini getirdi. Hükümet yetkilileri ve iktidara yakın medyaya baktığımızda tamamen ekonomik saiklerle yani ulusal çıkar sebebiyle -özellikle enerji alanında- geliştirilen bu sürecin, tıpkı Suriye iç savaşı sürecindeki politika gibi kimsenin hayrına olmayacağını şimdiden kestirmek için kâhin olmaya gerek sanırım.

Suriye iç savaşı ile birlikte Filistin davasının hamisi gibi görünen Türkiye’nin bu adımı, işgalci Siyonistleri cesaretlendirirken Filistinlilerin de moralini bozdu. Hele son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Filistinlilerin haklı direnişlerine terör nitelemesi yapması adeta şok etkisi yarattı. Siyonistler bundan cesaret almış olacak ki birkaç gün önce Mescid-i Aksa’ya yine baskın yaparak yüzlerce Filistinliyi tutukladı. Sanırım bu, Ulus Devletlerden ümmetçilik bekleyenlere, ulusal çıkarın ulus devletlerin dış politikasının amentüsü olduğunu daha iyi anlatmış oldu.

Dün ABD’nin bölge jandarmalığına güvenerek bölgede söz olma adına ortaya konulan ulusal çıkara dayalı dış politika herkese zarar verdiği gibi, ABD’nin bölgeyi terk etmek zorunda kaldığı bir dönemde yalnızlaşan Siyonistlerle ekonomik çıkarlar nedeniyle ilişki geliştirip güçlendirmek de herkese zarar verecektir. Bu yüzden her şeye çıkar gözlüğüyle bakanlara şunu soruyoruz: sahi, Filistin davası kaç metreküp gaz eder?

Türkiye-Siyonist yakınlaşması sadece bununla kalsa iyi yapılan görüşmelerde kamuoyuna açıklanmayan çok daha vahim iddialar var. Detayları gelecek yazımızda ele alalım.

TÜİK