Hal-i Pür-Melal'imiz
Siyasete Nasıl Bakmalıyız? Neden Siyasetle İlgilenmeliyiz? İnsanları siyasete yönlendiren dinamikler herkes için farklıdır
Siyasete Nasıl Bakmalıyız?
Neden Siyasetle İlgilenmeliyiz?
İnsanları siyasete yönlendiren dinamikler herkes için farklıdır. Yöneliş farklı sebeplere bağlı olunca “siyaset nedir” sorusunun cevabı da herkes için farklı oluyor. Günlük yaşantımızda halkın sıklıkla kullandığı bir kavram olan siyaset, tanımlaması sanıldığı kadar kolay olmayan, üzerinde uzlaşıya varılmış sınırları çizilmiş bir kavram değildir. Siyaseti tanımlarken maktu bir cümle kullanmak yerine, özelliklerini, tarihi değişim sürecini, etkilendiği dinamikleri değerlendirip geniş bir çerçeve çizmek daha doğru olacaktır.
Toplumların yaşadıkları deneyimler, takip ettikleri medya, okudukları kitaplar, eğitim anlayışları, dini inanışları ve yaşayış biçimleri, aynı konuda farklı düşünme, farklı uygulama, farklı anlatım ve kurumsal yapıların oluşmasına sebep olmaktadır.
Farklı bir ülkede, yöneticilerin kendi vatandaşları için aldıkları bir kararı öğrendiğimizde, ister istemez kendi toplumumuzda bulunduğumuz koşullar ile bir kıyaslama ve değerlendirme yaparız. Bu kıyas, bizde tercihler yapmamıza ve bazı taleplerin gelişmesine neden olur. Kültürel değerlerimiz, değer yargılarımız, makam ve mevkiimiz, kazanımlarımız, inancımız ve inancımızı yaşama biçimimiz, hayat tarzımız, maruz kaldığımız enformasyon/haberleşme/kitle iletişim araçları tercihlerimizi ve değerlendirmelerimizi etkiler.
Bütün bunlar toplumsal olarak etkilendiğimiz olgulardır. Aynı zamanda birey olarak bizi yakından ilgilendiren bazı olaylara maruz kalırız. Yaşadığımız mahallenin çöplerinin toplanmaması, kamuya alımlarda mülakata takılmamız, iltisak kelimesi kullanılarak mağdur edilmemiz vb. bireyleri yakından ilgilendiren ve etkileyen uygulamalardır. Bu tür kararlara sıradan bir insanın kayıtsız kalması neredeyse imkânsızdır. Bu tür kararlar toplumun, refleks olarak pozisyon belirlemeye yöneltmektedir. Bu durum toplumun siyasi davranışını oluşturmaktadır.
Siyaset kavramını anlama biçimimizin, aynı konuda zıt düşüncelerin kurdukları cümlelerin aynı olması, reaksiyonlarımızın, talep ve yönelmelerimizde etkili olan siyaset kavramındaki bu karmaşanın netleşmesi için, eksik olan şey referans noktasıdır.
Siyaseti, hakları eşit dağıtan, sosyal birlikteliği koruyan, sorumlulukları düzenleyen bir sistemden öte, Toplumun ahlaki yönüne uygun, bireylerin manevi gelişimini ve en yüksek mutluluk payını almasını sağlayabilen bir pozitif bilim olarak değil, değer odaklı bir disiplin olarak görmek gerekiyor.
Referans noktamız, Peygamber Mesleği olarak görülmesi gereken değer odaklı bir anlayış olmalıdır. Bir konuda yaklaşım sergilerken, ahlaki, adil, maneviyata uygun, toplumun maslahatını gözeten, çıkar amacı gütmeyen, tarafgirlikten uzak bir şekilde pozisyon belirlemek durumundayız.
Mevcut Siyasiler Neden Siyasetle İlgileniyor?
Yukarıda siyasetle neden ilgilenmemiz gerektiğini, siyasilerin nasıl davranması gerektiğini açıklamaya çalıştım. Ancak genel olarak ülkemizde özelde de şehrimizde ki siyasilere baktığımızda;
Herhangi bir diyalogda muhataplardan birini, fikrini açık bir dille ifade etmeyip aslında kurduğu cümlelerden farklı bir amaç barındıran açıklamalarına, siyasi/politik konuşmakla nitelendirmek;
Topkapı Sarayında hakkında ölüm emri verilen siyasi mahkûmların, önünde infaz edildikleri çeşmeye Siyaset Çeşmesi adının verilmiş olması;
Bir konuda ustaca yalan söyleyene de “İyi Siyaset Yapıyor” denilirken, ülkeyi bir felaketten kurtarma adına atılan bir adım için de aynı ifadenin kullanılması; Siyaset kelimesinin toplum içerisinde aynı anlamda kullanılmadığını net şekilde göstermektedir.
Farklı anlamlara gelen ifadelerde aynı kelimenin tercih edilmesi, siyaset ile ilgilenenlerinde farklı amaçları olduklarını anlamamız açısından önemlidir.
Hakları eşit dağıtmak yerine, hakları tekellerine alan; Sosyal birlikteliği korumak yerine, kendi siyasi çevrelerini koruyup kollayan; Sorumluluk almak yerine, sorumluluktan kaçan; Toplumun ahlaki yapısını güçlendirmek yerine, ahlaksızlığa ses etmeyen; Toplumun mutluluk payını arttırmak yerine; kendi mutluluğuna odaklanan, siyasiler ile muhatap olmaktayız. Bu ahlaki yozlaşmanın sonucudur. Siyasetçilerimiz karşıt görüşten bir fikir ile karşılaştıklarında, fikrin doğrularından faydalanmak yerine fikir sahibinin açıklarına saldırmayı tercih etmesi siyasi ahlak eksikliğidir.
Aslında Peygamber Mesleğini icra ettiğini unutup, rol model olması gereken siyasetçi, kendi çıkarını önceleyince toplumda yozlaşmanın arttığının farkında olmalıdır. Nasıl ki bir çürük elma, bulunduğu çuvalda ki çürük olmayan elmalara temas ettiği sürece tüm elmaları bozuyorsa; toplum içerisinde bulunan çürük bir siyaside, temas ettiği toplumu bozmaktadır. Çözüm, takdir edersiniz ki çürük elmanın çuvaldan uzaklaştırılması olmalıdır. Bu tür siyasi şahsiyetlerin toplum ile temasının kesilmesi de, ancak toplumun ondan desteğini çekmesi ile mümkündür.
Kirlenmiş siyasetçilerin sadece kendi seçim çevrelerinden ziyade ülke çapında bir karmaşa ve yozlaşmaya sebep olduklarını bir hikâye ile anlatıp yazımı noktalamak istiyorum.
Padişah vezirine, al bu 5 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıya git ve bana hepsi ile elma al diye emreder.
Vezir yardımcısına, al bu 4 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıdan git ve padişaha hepsi ile elma al diye emreder.
Vezir yardımcısı, sarayın aşçıbaşısına, al bu 3 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıdan git ve padişaha hepsi ile elma al diye emreder.
Aşçıbaşı, kilercibaşına, al bu 3 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıdan git ve padişaha hepsi ile elma al diye emreder.
Kilercibaşı, çeşnicibaşına, al bu 2 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıdan git ve padişaha hepsi ile elma al diye emreder.
Çeşnicibaşı saray kapısı muhafızına, al bu 1 altını, saray çevresinde elma satan seyyar satıcıdan git ve padişaha hepsi ile elma al diye emreder.
Muhafız seyyar satıcıya gider, zabıta rolüne bürünüp vay sen misin saray çevresinde seyyar satıcılık yapan diyerekten, seyyar satıcının elmalarına el koyup satıcıyı da cezalandırır.
Elmaların yarısını kendine saklayıp gerisini bir çuvala doldurup çeşnicibaşına teslim eder.
Çeşnicibaşı, eline geçen elmaların yarısını kendisine saklayıp kalanı Kilercibaşına teslim eder.
Kilercibaşı, eline geçen elmaların yarısını kendisine saklayıp kalanı Aşçıbaşına teslim eder.
Aşçıbaşı, eline geçen elmaların yarısını kendisine saklayıp kalanı Vezir yardımcısına teslim eder.
Vezir yardımcısı, eline geçen elmaların yarısını kendisine saklayıp kalanı Vezire teslim eder.
Vezir, eline geçen elmaları kendisine saklayarak sadece bir tek elmayı Padişaha sunar.
Padişah, elmayı tutar kaşıkçı elmasına bakar gibi elinde çevirip hayranlıkla bakar ve derki; ülke ekonomisi o kadar iyi olmalı ki, seyyar satıcı 5 altına bir tek elma satıyor ve ülkede buna karşı bir ayaklanma olmuyor. Hemen ferman buyurur, vergileri 5 kat arttırın.
Hal-i Pür-Melal-imiz!
NOT: Yazımı hazırlarken faydalandığım İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ müfredat ve ders notlarını tüm siyasilere öneriyorum.