Parmaklarını Yakan Genç
(Urfa'da Anlatılan Meseleler) Surlarının şehirleri koruyup kolladığı, sarıp sarmaladığı, şehirlere kapılardan girilip, çıkıldığı ve kapıların sabahları açılıp akşam olunca kapandığı vakitlerden bir va
(Urfa’da Anlatılan Meseleler)
Surlarının şehirleri koruyup kolladığı, sarıp sarmaladığı, şehirlere kapılardan girilip, çıkıldığı ve kapıların sabahları açılıp akşam olunca kapandığı vakitlerden bir vakit…
Urfalı bir genç ilim tahsil etmek için çıktığı ilim seferinden, ilmini tamamlayıp icâzetini alarak baba ocağı Urfa’ya dönmek için yola revân olur. İmkânların kısıtlı, şartların zor olduğu, ulaşımın ancak kervanlarla sağlandığı yolculuğun sonuna geldiğinde, Urfa’nın uzaktan silüeti görülmüş, güneş dağların arkasına çekilmeye başlamıştı.
Şehrin şark tarafına bakan, Harran’a açılan kapsı önüne geldiğinde şehir kapıları kapanmıştı. Şehre girmesi için sabahı beklemesi gerekmekteydi. Dışarıda kalanların sabahlaması için surların dışında küçük bir mescit yapılmıştı. Genç âlim sabahı beklemek için mescide girip, mumu yakarak kitap okumaya başladı.
Bir genç kız da o gün şehir dışına çıkmış, dönüşte geç kalmış, kapılar kapanınca şehre girmek için sabahı beklemek zorundadır. Mescitte ışık yandığını görünce içeri girer, genç âlimi görür. Geç kaldığını, kapılar kapandığı için geceyi burada geçirmesi gerektiğini söyleyerek caminin bir köşesine oturur. Gençte bir köşeye çekilerek, kıza sırtını dönerek kitap okumasına devam eder. Vakit ilerlemiş, zaman geçmiş genç kız oturduğu yerde uyumuştu. Bir ara genç adam parmaklarından birini mumun alevine tutup yakar. Yanan parmağını bir bezle sarar. Bir müddet sonra yine aynı şekilde diğer parmağını mum alevine tutup yakar. Gece sabaha doğru yol almaya devam ederken genç adam parmaklarını ara ara mum alevine tutup yakar. Genç kız bir ara gözlerini açıp genç adamın parmağını mum alevinde yaktığını görür.
Genç adam son parmağını da yaktığında şehirden sabah ezanı sesleri yükseliyordu. Kapıların açılma vaktiydi. Mescitten çıktıklarında genç kız, genç adamın on parmağının da sarılı olduğunu görür. Besmele ile açılan kapılardan şehre girip her biri bir tarafa yollarına devam ederler.
Şehrin valisi kızını evlendirmek ister. Kızına talip olacak bekâr gençlerin kararlaştırılan günde şehir meydanında toplanılması istenir. Bunu duyan bizim genç âlimin ailesi de oğullarının evlilik çağı geldiği için bu toplantıya gitmeye zorla ikna ederler. Gün gelir şehrin bekâr gençleri şehir meydanında toplanırlar. Ebeveynini kıramayan bizim âlim genç de meydanda toplanan bekârlar arasındadır.
Biraz sonra vali ve kızı heyetiyle meydana gelir. Gençler heyecanlı ve umutlu bekleyiş içerisindedirler. Belki tâlih kendilerine gülecektir. Genç kız, bütün adayların ellerini öne doğru uzatmalarını ister. Gençler, ayaları açık şekilde ellerini uzatırlar. Genç kız adayların yüzlerine bakmadan ellerine bakarak önlerinden geçer. Parmakları yanık gencin önünde durur ve babasına “Bu!” der. Diğer gençler gönderilir, bizim âlim genci alıp saraya dönerler. Babası kızına sorar:
- Neden bu genç? der. Kızı durumu anlatır:
- Falanca zaman şehir dışına çıkmıştım. Geç kalınca şehir kapıları kapanmıştı ve ben surların dışındaki mescitte kaldım sabaha kadar. Bu genç de oradaydı. Bana sırtını döndü ve sabaha kadar kitap okuyarak benden tarafa bakmadı.
- Konuşmadınızsa parmaklarındaki yanıklardan nasıl tanıdın onu?
- Bir ara uyandım. Parmağını mum alevine tuttuğunu gördüm. Sabaha kadar onu izledim. Sabaha kadar sırayla parmaklarını ateşe tutup yaktı. Oradan tanıdım.
- Neden parmaklarını yaktı?
- Ben de merak ediyorum. Çağırıp kendisine soralım, der. Genci valinin huzuruna çıkarırlar. Vali sorar:
- Kimsin? Necisin? Kendini tanıt bize, der. Çocuk kendini tanıtır. Vali sorar:
- Parmak uçların neden yanmış? Genç önce anlatmak istemez, vali ısrar edince anlatır.
- Efendim, ilim tahsilimi bitirip, icâzetimi alıp Urfa’ya döndüğüm gün akşam olmuş, kapılar kapanmış şehre girememiştim. Sabahı sur dışındaki mescitte geçirmek istedim. Ben içerideyken bir genç kız geldi. O da şehre girememiş, sabahı beklemek zorunda kalmıştı. O bir köşede ben bir köşede sabahı beklerken şeytan kalbime musallat oldu. Nefsim kızdan yana bakmamı istedi. Mahrem olduğu için bakamıyordum ama şeytan zorluyordu. Onu unutmak için parmağımı mum ateşinde yakıp acısıyla nefsimin arzusunu unuttum. Acı hafifleyince yine nefsim uyandı. Bu defa diğer parmağımı yaktım. Sabaha kadar on parmağımı da yaktım ve sabah kapılar açılınca mescitten çıkıp şehre girdik. Der. Vali:
- O kızı görsen tanır mısın? Dedi. Genç Tanımayacağını, çünkü dönüp bakmadığını söyledi.
Vali gencin dürüst, namuslu biri olduğunu, kızının da iyi bir tercih yaptığını anlayarak, kızı ile genci evlendirir.