Tek Tüken Bakkal  

TAKİP ET

Dört bir taraftan ana kolları gibi surların sımsıkı sardığı memleketlere kapılardan girildiği zamanlarda, her kapının arkasında, gelenlere kucak açan birer küçük çarşı olurdu

Dört bir taraftan ana kolları gibi surların sımsıkı sardığı memleketlere kapılardan girildiği zamanlarda, her kapının arkasında, gelenlere kucak açan birer küçük çarşı olurdu. Bu küçük çarşılar dışarıdan gelenler ve getirilen mallar için ilk pazaryeri yeridir. Ve memleketten uğurlananların unuttukları şeyler için, giderayak tedarik edildiği son çarşılardır. Gelen ve gidenlere hizmet veren bu mütevazı, sevimli küçük çarşılar mahallenin de ihtiyaçlarını karşılarlardı.

Memleketler o zamanlar bir anne kucağı büyüklüğünde ve sıcacık, insanlar bir sevgi yumağı içersinde, birbirlerini tanır, sever ve sayarak yaşadıkları bir yerdi. Bu sevgi ve saygı ahaliyi birbirine kaynaştırır, birbirine yardıma koştururdu. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözü o zamandan kalmadır. (Ne yazık ki günümüzde ne kül kaldı, nede komşuluk) mahalleliden birisi ölse, hemen ardından tuz, iğne, iplik dağıtılır, helallik istenirdi.  Zira komşu en ufak, en olmaz şeyler için bile başvurulduğu bir yerdir. Komşular bir ev gibidirler. Evler üst üste değil, yan yanadırlar. Sırt sırta vermiştirler. Bir evin avlusundaki dut, nar veya incir ağacı komşunun avlusuna uzanmıştır. Bir başka evin asması, duvardan sokağı seyretmektedir. Yolcuları çöl sıcağından korumak için, duvarlar yüksek ve birbirlerine yakın dururular.

Ve bu sokaklarda Soluk taşları, Sebiller/ Kesteller olurdu. İnsanı kucaklayan bu daracık sokaklar, birçok şeye şahitlik eder, türkülere konu olurlardı: Daracık sokakta yara kavuştum / yar aşağı ben yukarı savuştum.

Bu sıcak yüzlü sokaklar bazen, bir küçük meydana çıkar, bazen bir başka daracık sokakla el ele tutuşur, bazen de memleketin çarşılarına uzanırlar.

Bu türkü türkü uzanan sokakların ve mahallelerin vazgeçilmez dostları olan Tek Tükenler (Bakkallar).

Bu Tek Tükenler de gazyağı, gaz lambası, lamba fitili, iğne/ iplik, sabun, soda, çocuk şekerleri satılırdı.

Tek Tükenler, o mahallenin, o sokağın her şeyidir. Tahta darabaları, teneke sundurmaları ile daracık taş sokakların güzelliğine güzellik katarlardı.

İkindi sonrası, kavurucu çöl sıcağının burnu kırılınca, güneş ışıkları taş duvarları sarımsı hoş bir renge boyadığı zaman, mahallenin yaşlıları, asalarına dayanarak birer, ikişer gelir, Tek Tükenin önünde, sırtlarını taş duvarların yumuşak ve sıcak yüzüne dayar ya da dükkânın önündeki dut ağacının altına otururlar, Suriye malı tütün tabakalarını çıkarır, kaçak tütünden sardıkları sigaraları birbirlerin ikram eder, muhtar çakmağıyla yaktıkları sigaralarından derin derin nefesler çekerek, koyu bir sohbete başlarlardı.

Hal-hatır sorulur, askerlik hatıraları, savaş anıları, kıtlık yılları, gençlik seneleri derken hatıralar harmanına dalınıp, “Tek Tüken ögü” (Tek dükkân önü)  sohbeti, güneşin zeval vaktine kadar ya da mahalle camiinden yükselen ezan sesine kadar sürer, ezanla birlikte kimi evine, kimide camiye gitmek üzere sohbete ara verilirdi.

Tek Tükenler, mahallenin/mahallinin yalnız maddi ihtiyaçlarını karşılayan birer ticarethane değil, onların vazgeçilmezi, olmazsa olmazlarıdırlar.

Gezmeye giden mahalleli kadın, evinin anahtarını Tek Tükene bırakır, evine göz/ kulak olmasını ister. Sokağa çocuğunu bırakan kadın, Tek Tükene seslenir, çocuğuna mukayyet olmasını ister. Acilen evden çıkması gereken kadın, gittiği yeri tek Tükene söyler. Kendisi evde yokken, eve gelecek olanlara söyleyeceği şeyleri Tek tükene söyler. Mahalleye gelen yabancı, aradığı yeri veya kişiyi Tek tükene sorar. Bir yere emanet bırakılacaksa, en emin yer Tek Tükendir. Mahalleden biri hasta olsa, nasıl oldu diye Tek Tükene sorulur. Mahalleden biri ölse, ilk Tek Tüken duyar. Mahalleden kız alınacaksa, Tek Tükene sorulur. Oğlan evlendirilecekse, Tek Tüken sorulacak en iyi yerdir. Gurbetteki kızına, askerdeki oğluna mektup yazılacaksa, Tek Tüken yazar. Gurbetten gelen mektup önce Tek Tükene gelir, Tek Tüken’de okunur. Tek Tüken’de sevinilir, Tek Tüken’de ağlanır. Fakiri-fukarayı Tek Tüken bilir. Selamı –sabahı Tek Tüken alır. Borca Tek tüken verir. Hatırı –gönül’ü Tek Tüken bilir.  Kavgaları Tek Tüken sulh eder. Arayı Tek tüken bulur. Kefil Tek Tüken olur. Şahit lazımsa, Tek tüken var. Mahallenin/ mahallelinin sırını Tek tüken bilir.  Mahallelinin huyunu/ hususiyetini Tek Tüken bilir. Bir yer tarif edilecekse “Tek Tükeni geçince. Tek Tükene yetişmeden .” diye tarif edilirdi. Birer işaret taşıdırlar, birer adrestirler. Mahallelerin süsleridir Tek Tükenler.

Günümüzde artık ne bir anne kolu gibi memleketleri sarıp sarmalayan surlar, nede her sabah dua ile açılan demir kapılar, nede gelenleri güler yüzle karşılayan, gidenleri dua ile uğurlayan güler yüzlü, mütevazı çarşılar kaldı. Ve nede mahallenin namus bekçileri Tek Tükenler.

Başın sağ olsun memleketim.

Yaşasın süper-mega marketler!

çorum laçin orman yangını