Gülebak: Bazı konukevlerinin siyonistler tarafından alındığı hakkında ciddi iddialar var
Şanlıurfa'da Filistin direnişine destek amacıyla düzenlenen programdaki konuşmasında, siyonistlerin Arz-ı Mev’ud projesine değinen Araştırmacı-Yazar Osman Gülebak, Şanlıurfa’da Hz. İbrahim Makamının çevresindeki bazı konukevlerinin siyonistler tarafından satın alındığı noktasında ciddi iddialar olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerinde duyarlı insanlar, Filistin'de soykırım uygulayan işgalcilere destek veren malları boykot ederken, bu duyarlılığın artması için çeşitli etkinlikler de yapılıyor.
Aksa Tufanı ve Gazze direnişine dikkat çekmek için Umut Kervanı Şanlıurfa tarafından Rabia Meydanında açılan Gazze çadırında, seminer düzenlendi.
Seminere konuşmacı olarak katılan Araştırmacı-Yazar Gülebak, dünya üzerindeki mevcut küresel sistemin portresini orta koyarak bu sistemden kurtulmanın çözüm yolları üzerinde durdu.
"Müslümanların bu lanetli çemberden kurtulması gerek"
Konuşmasında Gülebak, "Gazze dışındaki tüm dünyanın bugün işgal altında olduğunun altını çizen Gülebak, fakat günümüz insanının ayaklarındaki prangalara ve boynundaki zincirlere rağmen kendisini özgür zannettiğini vurguladı.
Yaşadığı çağı anlamlandırmanın çok önemli olduğunu belirten Gülebak, 1648 Vestfelya Anlaşmasıyla kurulan mevcut küresel sistemin, tüm insanlığı içine hapseden bir cezaevi olduğunu ve her bir ulus devletin de bu cezaevinin birer koğuşundan ibaret olduğunu söyledi.
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra İslam Coğrafyasında da ulus devlet yoluyla aynı koğuşların oluşturulduğunu ifade eden Gülebak, "Biri koğuşa Mısır, bir koğuşa Türkiye, bir koğuşa Ürdün, bir koğuşa Irak, diğerine Suriye dediler. Sonra bu koğuşları kolayca yönetmek ve sömürmek için dışı bizden ama içi ve fikri onlardan olan bizden birilerini başımıza koğuş ağası olarak seçtiler. İşte şu anda bizim 57 İslam ülkesi diyerek Gazze’ye neden yardım etmiyorlar diye çağrı yaptığımız ülkelerin liderlerinden birçoğu, emperyalist ülkeler tarafından bizim ulus devletlerimizin başına atanan koğuş ağalarıdır. Bundan dolayı onlar şu an görevlerini yapıyorlar. Bu yüzden yapılan çağrıların da bir anlamı yoktur.
İslam ülkelerinin arasına çekilen mevcut sınırların cezaevi koğuşları arasına örülen duvarlara benzeten Gülebak, bu ülkelerinin İslam Coğrafyasını paramparça eden bu sınırları tuhaf bir şekilde kutsadığını söyleyerek Müslümanların bu lanetli çemberden kurtulması gerekiyor." dedi.
7 Ekim Aksa Tufanıyla birlikte coğrafyamızdaki solcuların ve ırkçıların aslında emperyalistlerin bir truva atı olduğunun ortaya çıktığını belirten Gülebak, Çanakkale Şehitliğindeki Filistinli mezarlara rağmen ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ diyen ırkçı kesimlerin, Çanakkale’de İngilizlerin safında savaşan siyonistlerden bahsetmemesini eleştirdi.
"Şanlıurfa Kudüs'ten sonra ikinci şehirdir"
Siyonistlerin Çanakkale Savaşında Osmanlı’ya karşı Siyon Katır Alayları adı altında savaştığına dikkat çeken Gülebak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Beş yüz asker, yedi yüz elli katır ve yirmi subaydan oluşan «Siyon Katır Alayı» muharebe için gerekli teçhizatı da kuşanmış ve yakalarında sarı renkli Davud'un yıldızı işlenmiş bir şekilde H.M. Hymettus ve H.M. Anglo-Egyptian gemilerine yüklenerek 17 Nisan 1915'de Gelibolu'ya hareket eder. Seddülbahir yöresine ayak basan müfrezesinin ilk harekâtını Patterson'un seyir defterinden takip etmek mümkündür. Siyonistlerin esas amacı cephedeki müttefik askerlerini askerî malzeme ve yemek ile takviye etmek olduğu halde, Çanakkale Savaşlarının o hercümerci içinde kurşun sıkmak imkânını da bulacaklardır. Açılan ateş sonucu ürken katırların Türk siperlerine doğru doludizgin ilerlediklerini gören Türkler, bunları düşman süvarisi sanarak gerekli tedbiri alınca, Siyonistler kendilerini muharebenin en sıcak kesiminde bulacaklardır. Bu gibi Örnekleri Patterson'un yazdıklarında bulmak mümkündür."
Arz-ı Mev’ud projesine de değinen Gülebak, Şanlıurfa’nın siyonist metinlere göre Kudüs’ten sonra işgal edilecek ikinci şehir olduğunu belirtti.
Gülebak, "Şanlıurfalı kardeşlerim! Hatırlarsanız bu on yıl önce Harran’da toprak alıyorlardı. Çocuklarını getirtip hastanelerimizde doğurtuyorlardı. FETÖ üzerinden İbrahim Buluşmaları adı altında etkinlikler yapıyorlardı. Haleplibahçe’de cami, kilise ve havra minyatürlerini yan yana koymaya çalıştılar. Dergâh Camisinde Müslüman bir kız ile Hristiyan birinin nikahını kıydırdılar. Urfa’dan israile İbrahim Yolu projesini hayata geçirmeye çalıştılar. Ama Allah onların projelerini başlarına geçirdi. Müslümanlar olarak uyanık olmak zorundayız. Bugün de Hz. İbrahim makamının çevresi konuk evleri adı altında işgal ediliyor. Kültürel işgalden bahsettim az önce. Urfa’nın birçok alimini içinde barındıran Haliliürrahman Gölünün çevresi son dönemlerde maalesef fuhuş yuvasına dönmüş durumda. Yetkililerimiz, içimizden çıkıp o koltuklarda oturanlar buna karşı ne kadar duyarlıdırlar. Tarih ibret alınmadığında tekerrürden ibarettir. Biz aklımızı başımıza almazsak bugün Filistin halkının başına gelen yarın bizim başımıza da gelecektir. Bazı konukevlerinin siyonistler tarafından satın alındığı noktasında ciddi iddialar var. Elimizde şu an belge yok ama Selahaddin Eyyubi Camisinin etrafında ahlaksızlık ve eğlence sektörü üzerinden ve üçüncü şahıslar üzerinden tapu yoluyla da adım adım işgal ediyorlar. Bu Şanlıurfa üzerinde hesaplarının olduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı.
"Müslümanların gece gündüz demeden çalışmalı"
Yaşanan her kriz yeni bir sürecin, yaşanan her sancının yeni bir doğumun habercisi olduğunu ifade eden Gülebak, sorunlar içinde boğuşan günümüz dünyasının yeni doğuma gebe olduğunu belirtti.
Son olarak Üstad Beddiüzzaman’ın "Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür seda İslâm’ın sedası olacaktır!" hatırlatan Gülebak, Müslümanların gece gündüz demeden çalışması gerektiğinin altını çizdi.
HABER MERKEZİ